Kızımı Anlayabilmek...

Kızımı Anlayabilmek...

Çocuk ve gençlerle ilgilenmeye kızımın hayatıma girmesi ile başladım. 12 senedir kızımda gördüğüm değişimleri takip ediyor, anlamaya çalışıyor ve bu kuşağı gerçekten biraz da kendi kuşağımla karşılaştırarak anlamlandırmaya çalışıyorum. Bir X kuşağı olarak Z kuşağını anlamak gibi bir çılgınlığa kalkıştığımın farkındayım 😊.

 

Bir kuşak araştırmacısı olan Evrim Kuran’ın konuşmalarını ve yazılarını ilgiyle takip ediyor ve öğrendiklerimi deneyimlemeye çalışıyorum. Son kitabı “ Z Bir Kuşağı Anlamak "‘da Evrim Kuran, yaşadığımız kuşaklar arası çatışmayı çok güzel bir örnekle dile getiriyor ;

 

“ Yaşımız ilerledikçe ve deneyimimiz katlandıkça, inaçlarımız da katılaşabiliyor; etrafımızda bilgi ve deneyim tuğlalarından oluşan kalın duvarlar örebiliyoruz. Ve duvarların ardından yeniyi görmekte ve duymakta zorlanıyoruz.

 

Bilginin lanetini anlatan harika bir deney, 1990 yılında Stanford Üniversi’nde Psikoloji yüksek lisans öğrencisi Elizabeth Newton tarafından yapılıyor. Newton deneyde katılımcılara çok basit bir oyun oynatıyor. Katılımcılar iki takıma ayrılıyor: “ Tempo tutanlar " ve “ Dinleyenler ". Her bir tempo tutana çok iyi bilinen bir şarkıyı seçmeleri (örneğin “ İyi ki doğdun " şarkısı gibi) ve bu şarkıyı masada parmaklarıyla ritim tutarak dinleyen takımdan birine çalmaları isteniyor. Dinleyicinin görevi temposu tutulan şarkının ne olduğunu tahmin etmek. Deneyde 120 şarkının temposu tutuluyor ama dinleyiciler sadece üç tanesini doğru biliyor. Başarı oranı %2.5 !!!. Ama esas mesele şu: Tahminler yapılmadan önce Newton, tempo tutuculara dinleyicilerin ne kadarının şarkıları doğru tahmin edeceğini düşündükleri soruluyor. Tempo tutucuların tahmini %50. Yani iki şarkıdan birinin doğru tahmin edileceğini düşünüyorlar. Oysa gerçek rakam 40’da 1. Sorunun kökeni şurada yatıyor: Tempo tutucular, tempo tutarken şarkıyı akıllarından söylüyorlar (isterseniz deneyin). Ama dinleyiciler şarkıyı tempocular gibi kafalarında duyamıyorlar. Tempolar onlara Mors alfabesi gibi geliyor. Tempo tutuculara göre bu şarkıları tahmin etmemek için aptal olmak gerek. Ama işin aslı öyle değil. Çünkü tempoculara önceden bilgi (şarkı ismi) verildiği için, onlar bu bilgiye sahip olmamanın nasıl bir şey olduğunu tahmin edemiyorlar.

 

İşte kuşaklar arası farklılıklarda da, özellikle eski kuşakların yeni nesillere olan bakışlarında benzer durumun yaşandığını görüyoruz. Bir şeyi bildiğimiz zaman o bilgiye sahip olmamanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmekte zorlanıyoruz. Bilgimiz bizi lanetliyor. Ve diğerleriyle, yeni nesille kurduğumuz etkileşimde bu bariyerlere takılıyoruz. "

 

Yeni nesillere daha yaşanır bir dünya bırakmak ve daha sağlıklı büyümelerini güvence altına almak için, biraz ön yargılarımızdan kurtulup olanı olduğu gibi görebildiğimiz,  “ olması gerekiyor "  demek yerine  “ olanı olduğu haliyle kabul ediyorum "  diyebildiğimiz bir dünya diliyorum.

 

Başarı & Hedef odaklı olmak yerine Deneyim odaklı olmayı tercih ediyorum.

 

“ Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bırakırsanız sorun kendiliğinden çözülecek aslında..." - AZİZ NESİN




Sosyal Medyada Paylaş



Siz Hala Profesyonel Destek Almıyor musunuz?

Size Nasıl Yardımcı olabilirim?

" Değişimin sırrı, tüm enerjini eskiyle savaşmak yerine yeniyi yaratmak için odaklanmandır." -Socrates

Hadi bu sırrı birlikte keşfedelim...

İLETİŞİM

Hayallere doğru bir yolculuğa çıkmaya var mısınız?