Çocukluğum anneannemin kocaman bir bahçesi olan tek katlı evinde geçti. Erik ağacından elma ağacına, biberinden patlıcanına, çardaklı güllerinden mis gibi kokan yasemin çiçeklerine kadar envayi çeşit bitkiyi içinde barındırırdı. Köpeğimiz Minnoş, tavuklarımız, horozlarımız, olmazsa olmaz civcivlerimiz, her kurban bayramından altı ay önce alıp özenle beslediğimiz kuzularımız ve toprağı kazdıkça çıkan solucanlarımız da içinde yaşadığım doğanın, zenginliklerini benimle paylaştığını düşündüğüm oyun arkadaşımlarımdı.
Çocukluğumdan başlayan doğanın yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğuna dair inancım, yaşamımın her alanında kendini varetti ve her geçen gün karşıma çıkan yeni mucizeleri ile varetmeye de devam ediyor.
Evimize gelişi ile değişimin kaçınılmaz olduğunun en büyük örneğini bana ve aileme yaşatan sevgili kedimiz APPA, sevgisiyle, ailemizin ne kadar değerli bir üyesi olduğunu yeni yılın ilk günü geçirdiği cerrahi bir operasyon ile bir kez daha bana ve aileme gösterdi. Sevginin insanla sınırlı olmadığını, doğanın yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve doğada var olan her öğenin hepimizden bir parça taşıdığını gözlerimizin önüne tüm açıklığıyla serdi.
O günden beri kendimi, karşılaştığım her kedi ve köpekle konuşur halde bulmanın şaşkınlığı içindeyim.
Bir arkadaşımın paylaşımı sayesinde öğrendiğim; “Neden köpekler insanlardan daha az yaşar?" sorusuna 6 yaşındaki bir çocuğun cevabı, yaşamın içinde barındırdığı bütünlük ve evrenselliğin anlamına dair zihnimden kalbime giden yolculuğumda derin bir iz bıraktı.
“Bir veteriner olarak Belker isimli, 10 yaşındaki İrlanda cinsi kurt köpeğini muayene için çağrılmıştım. Köpeğin sahipleri Ron, eşi Lisa ve küçük oğulları Shane köpeklerine çok bağlılardı ve bir mucize umuyorlardı.
Belker’i muayene ettim ve kanser sebebiyle ölmek üzere olduğu teşhisini koydum. Aileye Belker için yapacak bir şey kalmadığını ve izinlerine istinaden evde uyutarak ötenazi uygulamayı teklif ettim.
Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra aile, 6 yaşındaki oğulları Shane’in de uygulamayı görmesinin iyi olacağını söyledi. Shane’in bu tecrübeden bir şeyler öğrenebileceğini düşünüyorlardı.
Ertesi gün yine boğazımdaki o tanıdık düğümlenme ve aile ile köpeğin etrafında toplandık. Küçük çocuk köpeğini son bir defa severek “Hoşçakal" derken o kadar sakindi ki, ne olup bittiğini anlamadığını düşündüm. Birkaç dakika içinde Belker sessiz bir şekilde hayata veda etmişti.
Küçük çocuk ilginç bir şekilde Belker’in gidişini herhangi bir zorluk yaşamadan kabul etmişti. Belker’e veda ettikten sonra aile ile oturmuş “Köpeklerin neden insanlardan daha az yaşadığını" sorgularken küçük çocuk aniden:
“Ben sebebini biliyorum" dedi.
“İnsanlar iyi olmayı, doğru bir hayat yaşamayı ve herkesi sevmeyi öğrenmek için doğar ve yaşarlar değil mi?"
Küçük çocuk konuşmasına şaşkın bakışlarımız arasında devam etti.
“Köpekler zaten bunların tümünü bildikleri ve uyguladıkları için bizim kadar uzun yaşamalarına gerek yok ki!"
Küçük çocuğun konuşması üzerine düşünmeye başladım.
Basit yaşa,
Koşulsuz sev,
Derinden hisset,
İyilikle ve içten konuş,
Eğer köpekler birer öğretmen olsalardı bize neler öğretirlerdi?
Sevdiklerin eve geldiklerinde mutlaka koş ve karşıla,
Hiçbir eğlence ve mutlu olma fırsatını kaçırma,
Yüzüne vuran rüzgar ve temiz havanın keyfini delicesine çkar,
Kısa uykulara dal,
Kalkmadan önce germe hareketleri yap,
Her fırsatta koş, zıpla ve oyna,
İlgiden sıkılma ve insanların sana dokunmasına izin ver,
Küçük bir havlama yeterli ise sakın ısırma,
Sıcak günlerde küçük bir mola verip sırt üstü çimlere uzanmayı unutma,
Çok sıcak günlerde bolca su iç ve gölgeye sığınmayı unutma,
Mutlu olduğunda tüm vücudunla dans et,
Küçücük yürüyüşlerin bile keyfini çıkar,
Sadakatli ol,
Asla olmadığın birisi gibi hareket etme,
Eğer istediğin şey derinde gömülü ise onu bulana kadar pes etme ve kaz,
Eğer birisi üzgünse sessizce yanına otur ve kibarca destek ol."