Hayal ve Gerçek Arasındaki İllüzyon

Hayal ve Gerçek Arasındaki İllüzyon

Kendimi bildim bileli sanatın her dalı ilgimi çekmiştir ve her daim takibimdedir, vazgeçilmezimdir. Bu nedenle de kulağım, gözüm gelen önerilere her zaman açıktır. İşte onlardan birini geçen hafta yaşadım. Sevgili iş ortağım Tuncel bey vasıtası ile dünya sinema tarihinde çığır açan bir yönetmen ile tanıştım.

 

Alejandro Jodorowsky, aktör, besteci, çizgi roman yazarı, prodüktör, psikoterapist ve yönetmen. Özellikle belirli bir kesime hitap eden sürreal ve şok filmleri yönettiği çok sayıda çizgi romanın yazarı.

 

İzlediğim bir belgeseldi. Belki de beni böylesine etkilemesinin nedeni, hayal ettiği dünyayı, aradan 40 yıl geçmiş olmasına rağmen, ilk günkü heyecanı ile anlatan Alejandro Jodorowsy’nin ağzından dinlemiş olmamdı.

 

Belgesel, The Holy Mountain (1973) ve El Topo (1970) gibi önemli filmlerin yönetmeni Alejandro Jodorowsky’nin çekmek istediği fakat çekemediği ve uzun yıllar bir daha film çekmemesine neden olan büyük bir hadiseyi konu ediyor. Aradan geçen 40 yıla rağmen, Dune denildiğinde gözleri ışıldıyor Jodorowsky’nin. Tutkularıyla hareket eden bir insanın idealleri için nelere katlanabildiğini görüyoruz. Jodorowsky’s Dune, sonu hüsranla sonuçlanan filmi için, Orson Welles’i, hatta Salvador Dali’yi bile ikna etmeyi başaran bir dehanın ve belki de çekilemeyen en iyi filmlerden birinin hikayesi.

 

Altı kitaplık bir bilimkurgu serisinin ilk kitabı olan Dune, 1965 yılında Frank Herbert tarafından kaleme alınmış ve 20.yüzyılın en iyi bilimkurgu romanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

 

Günümüzden 20 000 sene sonra, çok uzak bir gelecekte geçen roman, kurduğu bilimkurgu dünyasının yanısıra aynı zamanda politik, dini, ekolojik ve insani duyguların değişimine yaptığı vurguyla dünya yazın tarihinde bir çığır niteliği taşımaktadır.

 

Jodorowsky diyor ki ;

 

“ Hayatın amacı nedir? "

 

Ve cevaplıyor ;

 

“ Kendine bir ruh yaratmaktır. Yaptıklarımız insan ruhunu aramaktır."

 

Peki bizler, hayat amacımızı nasıl tanımlıyoruz? Varoluşumuzun bir anlamı var mı? yoksa sadece bir tesadüf mü?

 

Ben uzun bir süredir bu soruyu kendime soruyorum. Aldığım cevaplar karşısında yaşadığım şaşkınlık ve heyecan, blog yazılarımın ortaya çıkmasında  beni ateşleyen, hadi devam diyen Zuhal’in yaşam amacını  farketmesini ve deneyimlemesini sağlıyor. Bir anlamda, yaratıcılığımızı uyandırmak ve zihnimizi açmak olduğunu düşündürtüyor bana.

 

“ Zihin bir evren  gibidir, durmadan genişler, aynen evren gibi, aynen evren gibi. Zihninizi açın. Zihni açmak her gün her saat her dakika her an yapılır. Mümkün olan en büyük hevesi bulun. Ölümsüz olmak için savaşın. Yapın bunu. Deneyin. Dune; bu dünya için bir rüyaydı, ama dünyayı rüyalar değiştirir. "

 

Jodorowsky’nin yaşam felsefesine dair okuduğum bu satırlar, aradığım cevapların ardındaki gizemli kapının anahtarını gösteriyor bana ve içimdeki yaşama sevincinin ortaya çıkmasına fırsat veriyor.

 

Çünkü şunu biliyorum ki, Dune bir yönerge, bir tohum. Hiç bir yerde yapılmadı. Ama parmak izleri dünyanın her yerinde kendini varediyor.  George Lucas’ın dünya sinema tarihinde bir kült niteliği taşıyan 1977’de çektiği Starwars, Robert Zemeckis’in 1997’de çektiği Contact filmleri, bu tohumlardan sadece bir kaçı.

 

“ Başarısızlık sadece yolu değiştirmek içindir " - Alejandro Jodorowsky

 

O zaman yola devam...




Sosyal Medyada Paylaş



Siz Hala Profesyonel Destek Almıyor musunuz?

Size Nasıl Yardımcı olabilirim?

" Değişimin sırrı, tüm enerjini eskiyle savaşmak yerine yeniyi yaratmak için odaklanmandır." -Socrates

Hadi bu sırrı birlikte keşfedelim...

İLETİŞİM

Hayallere doğru bir yolculuğa çıkmaya var mısınız?