Tüm okul hayatım boyunca üniversite de dahil olmak üzere Tarih, en sevdiğim derslerden biri olmuştur.
Bizim dönemimiz de Tarih, Coğrafya, Edebiyat ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi gibi sözel derslere çalışarak hazırlanırdık. Her ders öğretmenimiz bir ya da iki öğrenciyi tahtaya kaldırır bir önceki ders ödev olarak verdiği konuyu bizim anlatmamız ister, kendisi de onun üzerine detaylı açıklama yapardı. Sınavlarımızda klasik olurdu, yani test değil 😊. Devletler, Dönemler, Savaşlar hepsini tüm ayrıntısı ile çalışır sınavda her bir soruya çok detaylı cevaplar yazardık. Halen Lise Tarih kitaplarımı çok iyi hatırlarım.
Yıllar sonra bugüne baktığımda, öğrencilik sıralarında öğrendiğim bilgilerin, yaşamımın her alanına çok değerli dokunuşlar yaptığını görebiliyorum.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, tarih bilgisinin önemini dile getirdiği satırlar, hayatıma etkisi olan en değerli dokunuşlardan biridir.
“ Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları, bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyet ile kimseye boyun eğmeyeceklerdir."
Tarihi seven ve yaşamına yansıtan biri olarak, sevgili Muazzez Ilmiye Çığ’ın sözleri benim için bir sihir etkisine sahiptir.
“ Çocukluğumu dün gibi hatırlıyorum. Hayatım boyunca ne istediysem başardım, yapamadığım hiç bir şey yok. Atatürk’ün dediğini yaptım, halen yapıyorum. Çalıştım. Çalışmaktan hiç bıkmadım."
Sümer ve Hitit araştırmalarında dünyadaki en önemli isimlerden Muazzez Ilmiye Çığ’ı; konferansları, Hitit ve Sümer uygarlıkları üzerine engin bilgi birikimi ile “ Son Sümer Kraliçesi “ olarak tanıyoruz.
Onun ilgimi çeken kitaplarından birisi “ Sümerli Ludingirra "’dır.
Sümerli öğretmen-şair olan Ludingirra’nın Sümer kültürünü anlattığı kil tabletlerin sayısı 23’dür. Bu kil tabletler tam 4000 yıllıktır. Bundan 100 yıl kadar önce bulunan Sümer Uygarlığı’nın çivi yazılı kil tabletleri Sümerologlarca çözülerek okunmuştur.
4000 yıl öncesinden bugün bize ulaşan 23 tablet arasından en dikkatimi çeken 1.tablettir. Bu tablette Ludingirra, neden yaşam öyküsünü yazmaya karar verdiğini anlatır.
“ Ben Sümerli öğretmen, şair ve yazarım. Yaşım yetmiş beşi bulduğundan öğretmenliği bıraktım çoktan; fakat şairlik ve yazarlığım ölünceye kadar sürecek herhalde. Bu yaşam öykümü daha çok gelecek kuşaklar için yazmaya başladım. Bizim ulusumuz, dilimiz, geleneklerimiz, sosyal yaşantımız, sanatımız unutuluyor artık.
Bu güzel ve uygar ülkemize her taraftan göz diktiler. Göklere uzanan basamaklı kulelerimizin, görkemli tapınaklarımızın, arı gibi işleyen çarşılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yollarımızın, bol ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi. Fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. Kentlerimiz yakıp yıktılar. Biz yaptık, onlar yıktılar; biz yaptık, onlar yaktılar. Halkımız, hatta krallarımız tutsak oldu. Ailelerimiz dağıldı. Tarlalarımız, bahçelerimiz bakımsızlıktan kurudu; hayvanlarımız açlıktan öldü ve böylece kökü binlerce yıl önceye dayanan ulusumuz yoruldu, dayanamayacak hale geldi ve içimize yavaş yavaş sızıp bizi yiyen yabancıların kucağına bırakıverdi kendini. Onlar yönetiyor bizi şimdi. Topraklarımıza ilkel geldiler; sayemizde uygar olmaya başladılar. Ne yazıdan, ne tarımdan, ne sanattan, ne dinden, ne okuldan, ne attan, ne arabadan, ne aydan, ne yıldan haberleri vardı. Hepsini bizden öğrendiler. Sonra da “ biz yaptık, biz bulduk " diye övünmeye başladılar. Hep korkuyorum, bir gün gelecek, adımız da uygarlığımız da unutulacak. Biz ne yaptık, ne başardıysak hepsini onlar üstlenecekler. Bu durum beni yıllardan beri üzüyordu. Ben küçük bir adamım, bunu önlemek elimden gelmez diye yakınıyordum. Bir gün birenbire aklıma geldi. Ben bir yazar olduğuma göre; ulusumuzun bulduklarını, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek Sümerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha sonra gelecek kuşaklara neden yazılarımla bildirmeyeyim dedim ve yaşam öykümü yazmaya karar verdim.
Böylece her tarafa, herkese, her çağa ulaşacağımı umut ediyorum. Çocukluğumdan bugüne tüm yaşantımı anımsamanın, ulusumuzun binlerce yıllık geçmişini çıkarıp hepsini biraraya toplamanın pek kolay olmayacağını tahmin edersiniz herhalde. Fakat ben bu yaşa kadar bir çok olaya tanık oldum. Arşiv ve kitaplıklarda araştırma yaptım. Büyüklerimden, çevremden bilgiler topladım. Şimdi bu biriken bilgilerin ışığı altında, yaşamıma ait hatırlayabildiğim anılarımla birlikte ulusumuzun başından geçen acı tatlı olayları, gelenek ve göreneklerimizi, inançlarımızı, Tanrılarımızı size tanıtmaya çalışacağım. Şiirlerimizden, destanlarımızdan, masallarımızdan örnekler vereceğim.
Bunları size sıkmadan okutabilirsem ne mutlu bana !. Bizim uygarlığımız belki binlerce yıl sonra yaşayan insanlara da geçecek. Bizim attığımız temeller üzerine yenilerini koyacaklardır. Ah!!! Onlar da bizi hatırlayıp bıraktığımız kültür mirasları için teşekkür edebilseler !!!...
Sevgili Ludingirra,
Sana gelecekten bir mektup var. 4000 yıl sonra öğrencin olabilme şerefine nail olmak isteyen, senin topraklarından Mezopotamya’dan.
Yazdıklarını okudum, öğrendim, deneyimledim ve halen deneyimlemeye devam ediyorum. Ben de aynı senin gibi senden aldığım bayrağı, gelecek kuşaklara aktarmak için yazıyorum. Çünkü yazmayı senden öğrendim, yazıyı senin uygarlığın öğretti bana. Senin uygarlığının yarattığı zaman sistemini kullanıyor; senin uygarlığından öğrendiğimiz şekilde evlerimizi inşa ediyoruz.
Emanetin emin ellerde ve bıraktığınız kültür miraslarınız için teşekkür, minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Sevgilerimle,
Fatma Zuhal Serdar Tanrıverdi