İnsanoğlu varolduğu günden beri bir arayış içinde. Peki neyin arayışı bu? Aradığı şeyin ne kadar farkında?
Mevlana der ki :
“Neyi arıyorsan sen, O’sundur."
İnsan, yaşamı deneyimleriyle algılar, deneyimleriyle tanır ve deneyimleriyle yorumlar. Algılama işlevini yerine getirebilmek için de gerçekliğin çok katlı yapısına ihtiyaç duyar. İşte tam bu noktada mitolojik düşünme yöntemini yaratır ve insan bilincinin gelişim öyküsünü yazar.
Bilgi, insan tarafından deneyimlendikten sonra, dünyayı tanıyabilmek için bir araç haline gelmiş ve sonrasında dış dünyaya ait gerçeklerle, insanların düşlerine ait umut, istek ve korkuları arasında bir köprü oluşturan mitleri ortaya çıkarmıştır.
İnsanlar evrende kendi yerlerini, yaşadıkları toplumun yapısını, kendileri ile algıladıkları dünya arasındaki ilişkileri ve doğal olayların anlamını sürekli sorgulamışlardır. Yaşamakta olduğumuz bu dönemde bilimsel olarak kanıtlanmış gerçeklerin yanısıra kanıtı olmayan inanç ve düşünceler de vardır. Nitekim modern çağda insanoğlu, içinde yaşadığı durumu tam olarak ifade edemediği için mitlerin gelişimi kesintiye uğrayarak devam etmiştir.
Mitler, dünyanın, insanın ve hayatın doğaüstü bir kökeni ve tarihi olduğunu ibret verici, hayranlık uyandırıcı ve olağanüstü öğeleri içinde barındıran hikayeler aracılığı ile gösterirler.
Mitolojinin varoluşu ile kendisini tanrılar ve tanrıçalar ile ortaya koyan mitler;
Gökyüzüne hakim Tanrıların Tanrısı Baş Tanrı Zeus’tan, Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit’e, Zeka Tanrıçası Athena’dan, Savaş Tanrısı Ares’e kadar ; çağımızda şekil değiştirerek kendilerini, Süperman, Batman, Thor, Demir Adam ve Hulk gibi Marvel kahramanları olarak varetmişlerdir.
3600 yıllık bir tarihi içinde barındıran mitler, insanoğlunun yaratıcı potansiyelini içeren kutsal öyküleri ile varolmuş ve insanın özüne inerek insan davranışına odaklanmıştır.
Günümüzde mitler varlıklarını, dünyanın değişik yerlerine dağılmış çeşitli geleneksel toplumlar üzerinde yapılan araştırmalar ile ortaya koymaktadır. Bu geleneksel toplumlarda mitlerin yapısını ve işleyişini anlayabilirsek, insan düşüncesinin tarihinin bir aşamasını aydınlatmış olacağız. Çünkü mitler, insan davranışları için model oluştururken hayata anlam ve değer katarlar.
İnsan zekasının birer şahaseri olarak otuz asrın ötesinden gelen ve dünya durdukça yaşamaya devam edecek olan mitoloji/mit’ler, insanoğlunun varoluş ve yaradılış sürecini dillendirdiği, elimizde olan en değerli kayıtlardır. İnsanoğlu varolduğu müddetçe de yaşamını devam ettirecektir. Bu yaşam kendini, sanatın dili ve biçimi olarak her dönemde kendini farklı şekillere büründürecektir.
İnsanın inanmaya ve yaratmaya olan eğilimi bitmeyecektir. Sanat, bu durumda doğaüstüne, ruhani olana, ve hayal gücüne en yakın dil olmaya devam edecektir. Tanrılar susmayacak, sanatçılar aracılığıyla konuşmaya devam edeceklerdir.